14 Kasım 2008 Cuma

seçemediklerimiz...

Uzun bir zaman dilimi hayat. İçerisinde bir çok sürprizler saklı ve de birçok seçimler. Seçtiklerimiz, seçemediklerimiz, seçmek istediklerimiz, pişmanlıklarımız, “yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim”lerimiz ve daha niceleri. Neler kaybettik şimdiye kadar? Peki ya neler kazandık? Kazandıklarımız kaybettiklerimizin yanında bir kar mı? Yoksa zarara mı uğradık? 1-0 yenik mi başladık hayata ya da öyle mi düşünüyoruz? Hayır! Karamsar değilim, umutsuz hiç değil. Sadece seçeneklerden ve seçimlerden bahsediyorum. Bahis konusu açılmışken, ne kadar çoktur hayat ile futbol’un benzerliği değil mi? Ya kadro bakımından güçlü başlarsın hayata ya da yenik. Tam bu sefer oldu derken, “işte gol” derken bir bakmışsın ki ofsayttasın! Sonra devam eder hayat maçı. Şu hayatta yedek de kalırsın, kendi tek kişilik kadronda da yer alırsın. Hayatının merkezine koyduğun, kendini yedek soyundurduğun insan ya da insanlar –ki bu kendi seçimindir- kendi seçimleri ile bölük-pörçük, açık-seçik bir yaralı gol’e sebep olurlar. Bir bakarsın ki yeniksin. O vakit kendin çıkarsın sahaya. Pişman değilsindir, çünkü bu karar vakti ile sana aittir. Saldırırsın ya da oluruna bırakırsın. Bir bakmışsın ki değişen zaman ile skor tablosu da değişmiş. Durum 1-1. Berabere devam eder hayat. Çünkü doğanın kanunu budur. Kazanan olamazsın, kaybeden de. Bazen kendi seçmediklerimiz uğruna sakatlanırız, bazense kendi sakatlığımızdan seçer ya da seçemeyiz. Ama hep berabere devam eder hayat. İnsanoğlu kendince doğru yapmalı seçimlerini ki her seçim kendi içerisinde doğrudur ve bir getiriye sahiptir. Önemli olan bu getirilerin ne düzeyde olduğudur. Her kaybediş bir zarar değildir. Her zarar da bir kaybediş. Her kazanç aslında bir getiriden ibaret değildir, her getiri de bir kazanç. Yoksa yanılıyor muyum? Kaybettiklerimizden öğrendiğimiz bir şey yok mu? Bu bir getiri değil mi? Kazançtan elde edilmeyen mutluluk yada huzur bir kaybediş değil mi? Çok mu yanılıyoruz? Değişen hayatlarımızda birçok yeniliğe merdiven dayıyoruz. “Yarın her şey daha farklı olacak” yada “zamanla her şey değişir” gibi deyimler kullanıyoruz. Öyle de… Zamanla birçok şey değişiyor. Bedenimiz, kişiliğimiz, düşüncelerimiz ve seçimlerimiz. Peki ya şimdi neyi seçeceğiz? Seveni mi, sevileni mi? Mutluluğu mu, maddiyatı mı? Siyaseti mi, politikacıyı mı? Yarını mı yoksa bugünü mü? Birçok şey topağa düşen yağmur damlası gibi dibini buluyor ve köküne iniyor ağacın. Ağaç insanın ta kendisi! Sonbaharda yaprak döküyor, ilk baharda tomurcuk açıyor. En güzel meyvesini veriyor hayatı boyunca, dalları kırılıyor. Mutlu oluyor bir çocuğun küçük ellerindeki kendi meyvesini görünce… Ben insan olmayı seçiyorum, insanca yaşamayı seçiyorum, bencillikten uzak durmayı seçiyorum, sevmeyi seçiyorum hem de sevilmeyi beklemeden ama yarına umut ile bakarak. Ben toprağa damlayan suyu seçiyorum, meyveyi verebilmek için, o küçük ellerdeki mutluluğu görebilmek için. Ben sonbaharı seçiyorum yaprak yaprak dökülmek için ve kaybetmenin kazancını görebilmek için. Ben kazanmayı seçiyorum kaybedişlerimden bir şeyler öğrenmek için. Ben siyaseti seçiyorum, “yalnız ve güzel ülkem”e umudu ve bağımsızlığı sağlayabilecek bir politikacı gelmesi için. Ben insanlığı seçiyorum insanca yaşamak için. Yoksa… “Bu da mı gol değil hakim bey?






0 yorum: